Batı mantığıyla bir Rus'un kafasına asla giremezsiniz.
«Rusya'yı aklınızla anlayamazsınız, onu ortak ölçütlerle ölçemezsiniz: Rusya'da kendine özgü bir öz vardır. Rusya'da insan ancak inanabilir." Şair Fyodor İvanoviç Tyutçev'in 19. yüzyılda kaleme aldığı bu şiir, bugün de geçerliliğini korumaktadır. Dünyanın en büyük ülkesi, Avrupa'ya özgü kimliği ile sürekli salınan Asya kökenleri arasında, çelişkilerin pençesinde, incelik tutkusuyla kanlı Slav barbarlığı arasında kalmış, ikiye bölünmüş bir ruha sahiptir. Korkunç İvan'dan beri, öfkelenmeden güce sahip olmuş ve bunu kullanmıştır. Her yenilik yukarıdan dayatılmıştır, değişimin dikey süreci, mevcut kabulün yatay boyutuna dayatılmıştır. Sadece fiziki olarak değil, fikir olarak da büyük olan Büyük Petro, tarih rüzgârının Batı'dan geldiğini anlamış ve modernleşmeye karşı her türlü direnci ortadan kaldırmıştı. Otokratik Çar, Avrupa'nın bütün Rusya'lar için ana eylem sahnesi olmasının yolunu açtı; bu, mutlaka toprak genişlemesi değil, tarihin açtığı kapılara karşı yapılan saldırılarla da gerçekleşecekti ve 1703'te onlara Baltık kıyısındaki mücevher şehri Petersburg'u verdi; burası bir Rus gölü olacaktı. (...)
liberoquotidiano
