İsrail medyası: UEFA, İsrail'i Avrupa futbolundan men etmek istiyor

İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre UEFA, İsrail'i tüm Avrupa futbol organizasyonlarından men etmek için "muazzam baskı" altında.

İsrail gazetesi Hayom, oylamanın bugün yapılmasının planlandığını bildirdi. UEFA, böyle bir oylama hakkında henüz bir açıklama yapmadı. İsrail Futbol Federasyonu ise The Times of Israel'e, oylama haberlerinin "yanlış" olduğunu söyledi.

Yani, böyle bir oylama konusunda belirsizlik var. Ancak bu konunun futbolda, federasyonlar, taraftarlar ve UEFA arasında sıcak bir gündem maddesi olduğu şüphesiz. Gazze'de İsrail ile Hamas arasında başlayan ve sivil halkı ciddi şekilde etkileyen savaşın başlangıcından bu yana, futbol stadyumlarındaki tribünlerde artan Filistin bayrakları ve taraftarların açtığı pankartlar artık inkâr edilemez hale geldi. 31 Mayıs'taki Şampiyonlar Ligi finalinde, Paris Saint-Germain taraftarları "Gazze'de soykırıma son" yazılı bir pankart açtılar.

Geçtiğimiz ay futbol sezonunun açılışında, Paris Saint-Germain ile Tottenham Hotspur arasında oynanan Süper Kupa maçında UEFA net bir açıklama yaptı. Maçtan önce sahaya, her birinde kalın harflerle "Çocukları öldürmeyi bırakın" ve "Sivilleri öldürmeyi bırakın" yazan iki pankart asıldı.

Radboud Üniversitesi Nijmegen'de spor etkinliklerindeki protestolar konusunda uzmanlaşmış bir spor tarihçisi olan Paul Reef, "UEFA genellikle siyaset söz konusu olduğunda düşük profilli davranır," diyor. "Bu metinler insani bir açıklama olarak sunuldu, ancak aynı zamanda bunları açık bir siyasi açıklama olarak da görmemek elde değil. Bu başlı başına dikkat çekici."

O sırada sahada iki Filistinli mülteci çocuğun bulunduğunu belirtiyor. "Slovenya UEFA Başkanı Aleksander Čeferin de yakın zamanda Politico'ya verdiği bir röportajda Gazze'de yaşananlardan endişe duyduğunu söyledi. Bir UEFA yöneticisinin siyasi bir konu hakkında bu kadar sert konuşması oldukça dikkat çekici."

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, geçen hafta partisinin kongresinde, Rusya gibi İsrail'in de turnuvalardan men edilmesi gerektiğini söyledi. Hatta İsrail'in katılımı halinde İspanya'nın 2026 Dünya Kupası'na (Meksika, ABD ve Kanada'da düzenlenecek) katılmayabileceğini ima etti.

Fransız futbol efsanesi Eric Cantona, geçen hafta Londra'da Filistin İçin Birlikte yardım festivalinde yaptığı konuşmada, İsrail spor takımlarının yasaklanması gerektiğini savundu : "Birleşmiş Milletler'in soykırım olarak adlandırdığı olayın 716. günündeyiz, ancak İsrail'in hâlâ katılmasına izin veriliyor."

İsrail takımlarının katılımı diğer sporlarda da hassas bir konudur. İspanya'nın ulusal bisiklet yarışı Vuelta'nın Madrid'deki final etabı da dahil olmak üzere birçok etabı, Filistin yanlısı protestocuların yolu kapatması nedeniyle durduruldu. Göstericiler, İsrail Premier-Tech takımının katılımına öfkeliydi.

Geçtiğimiz cumartesi günü, İsrail'in katılımını protesto eden göstericilerin Rotterdam'daki Avrupa Beyzbol Şampiyonası'na polis müdahale etmek zorunda kalmıştı. Rotterdam'daki gösteriler dün gece de devam etti .

Konu sporun dışında da gündemde: Geçtiğimiz hafta, İsrail'in katılmasına izin verilmesi halinde İspanya , Hollanda , İrlanda ve Slovenya'nın Eurovision Şarkı Yarışması'nı boykot edeceği açıklandı. Almanya ise bu karara katılmadığını açıkladı.

Spor tarihçisi Reef, "Spor dünyasında, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin ülkelere yasak koymada öncülük etmesi yaygındır," diye açıklıyor. "Bu, çeşitli ülkelerin ve sporların spor federasyonlarının standart savunma hattıdır: IOC'nin kararını takip ederiz. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra bunu gördük: IOC boykotu yönetti ve herkes onu takip etti."

Bu bağlamda, bir spor yönetim organı olan UEFA'nın böyle bir kararı IOC dışında alması benzersiz olurdu, diyor. Bilinen bir istisna, 1961'de Güney Afrika'yı apartheid nedeniyle askıya alan FIFA'ydı. Bu, IOC'den üç yıl önceydi. "Bu yaptırımlar ancak apartheid sona erdikten sonra kaldırıldı."

Reef, Ukrayna'nın işgalinden sonra Rusya'ya karşı boykotun ne kadar çabuk ilan edildiği ile spor dünyasının İsrail'e karşı harekete geçme konusundaki tereddütü arasında "açık bir fark" görüyor. "Rusya'da bu çok hızlı gerçekleşti. İsrail'de ise esas olarak tereddüt görülüyor."

Bunun iki olası nedeni olduğunu düşünüyor. Birincisi, Rusya örneğinde, spor federasyonlarındaki güçlü Batılı ülkeler, IOC'ye önlem alması için yoğun baskı uyguladı. İsrail örneğinde ise bu baskı çok daha hafif. "Avrupa ülkelerinin İsrail'i destekleme gerekçesi genellikle şu: Rusya'da mesele başka bir ülkeyi işgal etmekti; İsrail'de ise meseleyi bir terör saldırısına yanıt olarak görüyoruz."

Reef ikinci olarak şöyle açıklıyor: "Dünyanın en büyük iki spor federasyonu olan IOC Olimpiyat Oyunları ve FIFA Dünya Kupası'nın yaklaşan büyük turnuvaları Amerika'da. Trump yönetimindeki mevcut ABD yönetimi açıkça İsrail'in dostu. Dolayısıyla, IOC'nin ABD yönetimiyle dostane ilişkiler sürdürme konusunda çıkarı olduğunu söyleyebiliriz."

Olası UEFA oylamasını da göz önünde bulundurarak ekliyor: "Son argüman UEFA için geçerli değil. Avrupa Şampiyonası elbette Avrupa'da."

Yine de Reef'e göre, çeşitli spor federasyonlarının İsrail'e Rusya ile aynı muameleyi yapmaları için sebepleri var: "Bu ülke, Olimpiyat barışını ihlal ettiği ve etkinliklerin ve sporcuların güvenliğini tehlikeye attığı için hariç tutuluyor. Rusya'nın katılımı riskler taşıyor. Bunların İsrail için de geçerli olduğunu inkar edemezsiniz. Bunu Vuelta protestolarında görebilirsiniz."

Reef, UEFA böyle bir önergeyi oylamaya sunarsa, bunun resmi olarak sporcuların güvenliğini sağlamak için olacağını, İsrail'e ceza vermek için olmayacağını söylüyor. "Bunu dile getirmenin en güvenli yolu bu."

Reef, iş bu noktaya gelirse, bunun İsrail için gerçekten "ağır bir darbe" olacağını öngörüyor. "Bu, halkı ekonomik yaptırımlardan daha sert vuracak. Bu, ülkenin en önemli sporu. İsrail, 1990'larda UEFA'ya ve Avrupa spor dünyasına kabul edildi. Bununla gurur duyuyorlar. Avrupa şimdi İsrail'i dışlarsa, bu sembolik bağ koparsa, bu durum halkı gerçekten incitecektir."

En son haberleri ilk siz öğrenin