Erkekler ağlamaz mı? Duyguları bastırmak felç ve intihar riskini artırabilir.

Fiziksel düzeyde de etkileri aynı derecede yıkıcı. "Öfke ve üzüntü gibi bastırılmış duygular kalbi doğrudan etkiliyor," diye açıklıyor Mater Dei Salvador Hastanesi'nde kardiyoloji koordinatörü olan kardiyolog Marianna Andrade. "Vücut uzun süreli bir 'savaş ya da kaç' durumuna giriyor, bu da kan basıncını yükseltiyor, kalp atışlarını hızlandırıyor ve sistemik iltihabı artırıyor."

Bu kronik alarm durumu bağışıklık sistemini zayıflatır, aterosklerozu (atardamarlarda yağlı plaklar) hızlandırır ve hipertansiyon, diyabet, kalp krizi ve felç riskini artırır. Etkisi hakkında fikir edinmek için, Hastane Bilgi Sistemi (SIH/DATASUS) verilerine dayanan bir çalışma , Ocak 2015 ile Haziran 2024 arasında akut miyokard enfarktüsü nedeniyle hastaneye yatışların %63,57'sinin erkeklerde, %36,43'ünün ise kadınlarda olduğunu göstermektedir; bu durum, dile getirilmeyen duyguların kalp üzerindeki etkisinin bir yansıması olabilir.

Bunlara bir de kendine zarar verici davranışlar ekleniyor. Birçok erkek, duygusal kontrolü korumak için alkol ve uyuşturucu gibi kısıtlayıcı maddeleri aşırı kullanmayı tercih ediyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, bu maddelerin kullanımıyla ilişkili her yıl gerçekleşen 3,2 milyon ölümün %75'i erkekler arasında gerçekleşiyor.

"Erkeklerin anlatılarında sırlarını paylaşabilecekleri yakın bir kişinin (arkadaş veya akraba) olmaması oldukça yaygındır. Bu izolasyonla birlikte, acı, kaygı ve ızdırabı hafifletmenin bir yolu olarak alkol ve diğer uyuşturucuların kullanımı ortaya çıkabilir ve bu da başka sorunlara yol açabilir," diye uyarıyor Nascimento.

Çevre de bunu hisseder (ve yardımcı olabilir).

Duygusal baskı sadece bireyi değil, ilişkilerini de etkiler. Márcia Reis'e göre, duygularını bastırmayı öğrenen erkekler açılmakta, dinlemekte, şefkat göstermekte ve hayal kırıklıklarıyla başa çıkmakta zorluk çekerler. Sonuç, duygusal mesafe, çözülmemiş çatışmalar ve duygusal kopukluk hissiyle dolu ilişkilerdir.