Fatih Altaylı için yasayı ters düz ettiler

Fatih Altaylı’nın tutuklanmasındaki hukuksuzlukları, gazeteciliğe yeni darbeler takip ediyor. Fatih Altaylı’nın YouTube kanalındaki videoların erişime engellenmesi ve kanalın kapatılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı resen harekete geçmişti.
Gerekçe; Fatih Altaylı’nın, boş koltuğunun ekranda olduğu 5 Ağustos 2025’teki yayında çözüm süreciyle ilgili bazı iddiaları dillendirmesiydi. Savcılık, bir gün sonra 6 Ağustos 2025’te ‘milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması’ gerekçesiyle eski AKP Milletvekili Emin Şirin’in katıldığı programa erişim engeli istedi. Savcı, bu yayındaki hangi sözler nedeniyle erişim engeli istediğini bile yazmamıştı. Yani suç olarak gördüğü gazeteci haberini bile yazmamıştı. Oysa bunu açık açık belirtmesi hukuki bir zorunluluktu. Avukatlar, gazeteciler hangi sözlerin suç olduğunu bulmak için tahmin yürütmek zorunda kaldı.
Savcılık bu sansür talebini ‘5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8/A maddesine dayandırmıştı. Bu maddenin başlığı şöyle: ‘Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi.’
Hatta bu talebi değerlendiren İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesini kararına tam metin olarak koydu. AKP döneminde çıkartılan bu yasada çok açık bir şekilde, yayın engelleme kararının Cumhurbaşkanı’nın ya da ilgili bakanlıkların talebi üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’nın suç duyurusuyla alınabileceği yazıyor. Yani savcının resen böyle bir talepte bulunma hakkı yok.
Üstelik savcılığın internet erişim engeli talebini inceleyen İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği ‘Gereği Düşünüldü’ dedikten sonra 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesini işaret ediyor. Bakın karardaki o yasa maddesinde aynen şöyle deniliyor:
“Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhurbaşkanlığı veya milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından internet ortasında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir.”
BTK Başkanı suç duyurusunda bulunduktan sonra savcılığın harekete geçebileceği yasada defalarca vurgulanıyor.
Yasa; bu kadar net. Hâkimin bu yasa doğrultusunda karar vermesi gerekiyor. Yani savcılığa ‘Senin yetkin yok” demesinin şart olduğu yasada açıkça belirtilmiş. Ama Türkiye’de artık hukuk yok, yasanın da önemi yok.
İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği ‘yukarıda açıklanan sebeplerle’ yazarak yasa maddesini işaret etti ve şu kararı verdi:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6 Ağustos 2025 tarihli talebinin kabulüne,
5651 sayılı yasanın 8/A maddesi gereğince söz konusu yayının ve Fatih Altaylı’nın yayınının erişime engellenmesine ve içeriklerin yayından çıkarılmasına…”
Suç duyurusu BTK’den gelmesi gerekirken Hâkimlik, kararın savcılık tarafından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı’na gönderilmesini bile istedi. Yani kanun yargıç eliyle tam tersten işletildi.
Ama trajikomik yargı süreci bitmemişti. Savcılık Fatih Altaylı’nın YouTube kanalının tamamen kapatılması talebini unutmuştu. Bir gün sonra bu kez Fatih Altaylı’nın kanalının tamamen erişime engellenmesi için de talep gönderdi. Ne de olsa bir kere yasa ters düz edilmişti. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği yine İstanbul Başsavcılığı’nın yetkisi olmayan talebini yasaya aykırı şekilde kabul etti. Cumhurbaşkanı’nın, ilgili bakanların talebi olmadan ve BTK Başkanı’nın yapması gereken suç duyurusuna gerek görülmeden Fatih Altaylı’nın YouTube kanalının erişime engellenmesine karar verildi. Üstelik savcının içerikten çıkarma talebi yokken hâkim içerikten çıkartmaya da hükmetti.
Fatih Altaylı’nın sözkonusu yayını ve YouTube kanalına ‘Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması’ nedeniyle erişim yasağı getirilirken Fatih Altaylı hakkında bir soruşturma daha açıldı. Fatih Altaylı hakkındaki soruşturmada ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yaymak’ suçu yöneltildi. Bu da yaman bir çelişkiydi.
Özetle o cilt cilt hukuk kitapları, kanunlar boşuna yazılmış.
Artık yasaların bile tersten işletildiği yargı keyfiliğinde hiç kimse güvende değil.
BirGün