Rejimin bekâsı ortaklığın tutkalı

Taban desteği her geçen gün eriyen iktidar, siyaseti ayak oyunlarıyla konsolide etmeye çalışıyor. Yumuşama tartışmalarından çözüm sürecine, 19 Mart operasyonlarından CHP Kurultay davasına, Meclis’teki komisyondan belediye başkanlarının transferine dek her hamle siyasette kalın bir sis perdesi ördü. Oyunu kuran iktidar, muhalefet cephesinde kafa karışıklığı yaratırken muhalefetin güncel tartışmalara bakarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortağı Devlet Bahçeli arasında derin bir çatlak, büyük kriz ya da uzlaşmaz çelişki beklentisine ilişkin açıklamalar yapılıyor.
Erdoğan ve Bahçeli arasında pek çok konuda nüans farklarının olması siyasetin gereğidir. Ancak kimi muhalefet kesimlerinin beklentisinin aksine aradaki didişmenin rant ve nüfuz kazanmaktan çok da öteye gitmediği görülüyor. Devlet Bahçeli’nin başta belediye operasyonları olmak üzere yoğunlaşan hukuki davalarda adaletin hızla tecelli etmesi gerektiğine dair açıklamaları muhalefet cenahında heyecan ve beklenti yaratmıştı. Bahçeli 11 Ağustos tarihli açıklamasında, "Türkiye'nin ağırlaşan, belediyeler başta olmak üzere pek alana yayılan ve yoğunlaşan hukuki davalardan süratle kurtulması, sonuçta adaletin eksiksiz tecellisi sağlanmalıdır" demiş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise Bahçeli’nin açıklamasını “kıymetli” bulduklarını söylemişti.
BAHÇELİ’NİN ÇIKIŞI KAFALARI KARIŞTIRDISon olarak önceki gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İBB'ye yönelik soruşturmaların hızla tamamlanması çağrısını bir kez daha tekrarladı ve Ekrem İmamoğlu'nu isim vermeden "Şahsın ve çetesinin adeta bir soygun düzeni kurduğu bütün vahametiyle meydandadır" sözleriyle hedef aldı. Bahçeli, "CHP Genel Başkanı’nın her sözü yalan ve yamuk, her iddia ve ifşası yaban ve yanıltıcıdır. Türk siyaset ve demokrasi kültürü pişkince, daha ötesi pervasızca tahrip edilmektedir" ifadelerini kullandı.
Bahçeli’yi Erdoğan’dan keskin çizgilerle ayıran bir başka çıkış da çözüm meselesinde yaşanıyor. Bahçeli’nin Öcalan çağrısının ardından başlayan süreçte Erdoğan’ın isteksiz görüntüsü, Kürt hareketinin genelinde “Bahçeli’nin samimiyetle başlattığı süreç Erdoğan’a takıldı” şeklinde yorumlanırken Öcalan ve DEM Parti cephesinden sık sık Bahçeli övgüleri duyuldu. Bu yaklaşıma göre Bahçeli’nin “samimi” tavırlarına Erdoğan
isteksiz yanıtlar üretiyor. Erdoğan’ın 23 yıllık iktidarında devletin dönüşümünü gerçekleştirmemiş, Erdoğan’dan ayrı bir devlet mekanizmasından bahsetmek hala mümkünmüş gibi bir yaklaşım içine giriliyor. Son süreçte Erdoğan ve Bahçeli’nin yaklaşımını rol paylaşımı olarak görmek daha olası.
PASTADAN PAY KAPMA KAVGASIMHP’nin özgül ağırlığının aldığı oyun çok daha ötesinde olduğu, güvenlik başta olmak üzere yargı ve bürokraside nüfuzunu artırma çabasının AKP içinde rahatsızlık yarattığı zaman zaman kulislerde gündeme gelmişti. AKP’yi, MHP’ye muhtaç eden yüzde 50 artı 1 sisteminin değişmesi için geçmişte AKP kurmaylarından yükselen sesler Bahçeli’nin sert tepkileriyle karşılaşmıştı. Bugünlerde meseleyi içeride büyük kavga var beklentisine götüren şey ise İBB operasyonları sonrası kurulduğu anlaşılan borsalar ile rant paylaşımına dayandığı görülen kirli ilişkiler ağı. Tarafların pastayı bölüşme kavgası yandaşın manşetlerine kadar uzansa da birbirlerinden vazgeçemeyeceklerinin farkındalar.
ASIL MOTİVASYON REJİMİN NİTELİĞİİki ortağı adeta bir siyam ikizi gibi birbirlerine ölene dek muhtaç hale gelip bir tür kader birliği yapmaya zorlayan asıl motivasyon ise mevcut rejimin karakteri. Erdoğan da Bahçeli de taban desteğinin eridiğinin farkında. Gerek 31 Mart seçimleri gerekse peş peşe yayımlanan kamuoyu yoklamaları, hatta mitinglerde, 19 Mart sonrası protestolarda görülen sokağın nabzı bu düşünceyi kuvvetlendiriyor. İki ortak, azınlık desteğine rağmen iktidarda kalmaya, hatta seçimsiz ve muhalefetsiz yeni bir rejim inşa etmeye çalışıyor. Bunu da bir yanda muhalefetin yargı sopasıyla susturulduğu öbür yanda çözüm meselesi ve komisyon tartışmaları üzerinden bir nevi havuç sopa taktiği ile gerçekleştirmenin derdinde.
Muhalefet cephesinin iktidar içi nüans farklarının üzerine gitmesi, çatlakları derinleştirme çabası anlaşılabilir. Ancak tüm yatırımını bu beklenti üzerine kurmak muhalefeti boşa düşürecektir. Öncelikle iktidarın arzu ettiği rejimin doğru analiz edilmesi önemli. Buna karşı mitingleri de aşan bir mücadele programının halkın önüne konulması, rejimin zayıf karnı olan, derinleşen yoksulluk başta olmak üzere ülkenin yakıcı sorunlarına karşı birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi bugünün en acil görevidir.
BirGün